
Hayat Herkese Çetin
11 Haziran 2019
Deniz, Gökyüzü ve Şiir
10 Temmuz 2019“Ya baharın ardından yaz gelmezse diye bir korkuya kaptırmaz kendini ağaç; yaz gelir hep çünkü, ama önlerinde bir sonsuzluk varmış gibi öylesine tasasız bir suskunluk, öylesine bir enginlik içinde bekleyen sabırlıları gelir bulur ancak. Her gün öğrendiğim, Tanrının her günü şükranla bağra basılan acılar içinde öğrendiğim bir şey var: Sabır her şeydir.”
Rilke-Genç Bir Şaire Mektuplar
Tekneyle çıktığımız deniz seyahatinde ilk iki haftamızı tamamladık. Trilye, Marmara Adası, İmroz ve Bozcaada’da geçen bu ilk on dört günde belleğimde en çok yer edinen şeyin deniz olmaması çok tuhaf. Onun yerine zihnim ve ruhum kocaman gövdeleri ile asırlık çınarların, ağa takılan balıklar gibi gümüşi parıltılar saçan zeytin ağaçlarının, mis gibi kokan ıhlamur ve iğde ağaçlarının görkemli görüntüleri ve varlığı ile dolu.
Çocukluğumdan beri ağaçlara ayrı bir düşkünlüğüm vardır. Birkaç hamle ile tırmandığım dallarında taze meyveleri-portakal, yeni dünya, dut, kiraz- henüz olgunlaşmadan yemişliğim çoktur. Geçtiğimiz aylarda albümleri karıştırırken üniversite yıllarına ait ağaç tepelerinde çekilmiş tam üç tane fotoğrafıma rastlayınca gülümsemekten kendimi alamadım. İkisi Boğaziçi, biri Çukurova Üniversitesinin bahçesinde yer alan ağaçlara öylesine, yani sırf zevkine çıkmışım. Bizim neslin aşina olduğu bu etkinliğin keyfini kızıma izah etmeye çalışmak nafile bir çaba olur herhalde.
Eskiden oyun arkadaşı gibi yaklaştığım ağaçlarla ilişkim zaman içinde değişti. Son yıllarda büyük bir saygıyla yaklaşıyorum her bir ağaca. Ancak, bu seyahatte hissettiğim, saygıdan daha öte bir duygu oldu. Ağaçların ruhumun üzerinde iyileştirici bir tarafı olduğunu fark ettim. Koyu çınar gölgelerinin altında çayımı yudumlarken, ıhlamur ağaçlarının baş döndüren rayihası eşliğinde yürürken, zeytin ağaçlarının ışık oyunlarında gözlerim kamaşırken hissettiğim duygu güven-hayatın akışına güven- oldu. Peşi sıra gelen huzuru ise benliğim telaşsız ve hesapsız bir şekilde kabul etti. Bir şeylerin yoluna girmesine gerek kalmadan, hayatımda her şeyin yerli yerinde olmasına ihtiyaç duymadan kendiliğinden gelen huzur benim için çok değerli.
Doğanın gücü dendiğinde akla hep fiziksel güç ve insanın bunun karşısındaki acizliği geliyor. Denizlerde yelkenli tekne ile zaman geçiren insanlar olarak rüzgarın, suyun, güneşin nasıl yıkıcı olabildiğini çok iyi biliyoruz. Ama bence asıl farkına varmamız gereken doğanın yıkıcı değil iyileştirici gücü. Bedenimizin ve ruhumuzun ihtiyaç duyduğu şifa doğanın bağrında saklı. Ağaçlarda sabrın gücünü gören Rilke gibi bizler de doğanın herhangi bir parçasında bize iyi gelebilecek bir şeyleri pekala görüp içselleştirebiliriz.

Şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz ve ben kendi payıma düşenler için yani doğanın bana cömertçe sunduğu ve yaşattığı güzellikler için büyük bir şükran duyuyorum.
12 Haziran 2019 -Bozcaada
