
Yaşadığımız Dünyanın Gerçekliği Nedir?
11 Kasım 2021
Bir Ahtapot Hikayesi
29 Aralık 2021Bir hikayenin başı sonu yoktur; insan geriye veya ileriye bakacağı anı kendisi, keyfi olarak seçer
Graham Greene
08:00
Lodostan korunmak için üç günümüzü geçirdiğimiz Serçe Koyu’ndan bir saat önce ayrıldık. Yelkenlerimizi açtık, tam apaz seyir yapıyoruz. Hedefimiz Ekincik Koyu.
10:00
Gökyüzündeki bulutların aceleci tavrından eser kalmadı. Grinin farklı tonlarını taşıyan ve biçimleriyle insanın hayal dünyasında karşılık bulamayan dağınık ve şekilsiz bulutlar yerlerini pamuk gibi beyaz yumaklara bırakmaya başladılar. Gökyüzü sonunda bildik rengine kavuştu. Denizin mavisini de belirginleştiren ve çoğaltan bu mavilik insana durduk yerde huzur ve mutluluk veriyor.
11:00
Gökteki pamuk balyalarının arasından nihayet güneş göründü. Çıplak kollarımı ve ensemi sararak ben buradayım diyor. Güneşsiz geçen saatlerin ardından gelen bu kucaklaşmanın vücudumda yarattığı gevşetici etki kısa sürede ruhuma yansıyor, farkında olmaksızın gülümsüyorum.
13:00
Radyoda Sezen Aksu çalıyor, Turgut Uyar’ın çok sevdiğim Denge şiirini ilk defa duyuyormuş gibi merak ve hevesle dinliyorum Sezen’in sesinden. Dört millik yolumuz kaldı, bir saate demir atmış oluruz.
14:00
Keyifli bir seyir sonrasında Ekincik koyuna vardık. Geceyi alargada geçirmeye karar verdik. Meteoroloji sitelerine göre bu gece ve yarın hava çok dingin olacak. Bir iskeleye bağlanmaktansa dört tarafımız denizle çevrili bir şekilde günün ve gecenin tadını çıkarmak daha cazip geliyor bize. Burnu rüzgarda usul usul dönen tekneyle beraber değişen manzaraya eşlik etmek çok zevkli oluyor. İster uçsuz bucaksız deniz olsun, ister zeytin ya da çam ağaçlarıyla kaplı koy, ne gördüysem ne duyduysam beynimin içine nakşetmeye çalışıyorum böyle zamanlarda. Zira şehre döndüğümde çok ihtiyacım oluyor bu arşive.
Sahile yakın bir yere, sekiz metreye demir attık, biraz dinleneceğiz artık.
16:00
Teknenin altından sessizce süzülüp geçerken bizi beşik gibi sallayan dalgaların sahile vururken çıkardığı ses, yarattığı köpükler kadar görkemli ve ritmik. Kesintisiz süren bu salınımının kafamda ve bedenimde oluşturduğu hafif uyuşukluk hali keyifli bir uykuyu vaad ediyor. Denize girmekten vaz geçip havuzluktaki koltuğa uzanıyorum. Sanırım biraz kestireceğim.
17:00
Uyku tutmadı, sallantı çok fazla. En iyisi denize girmek, orası sallanmaz en azından.
19:00
Hava sıfır, hiç rüzgar olmamasına rağmen ölü dalgalar bir türlü durmuyor. Dünkü lodosun etkisi galiba, umarım gece kesilir. Teknenin pozisyonu hiç değişmedi. Dalgayı mütemadiyen bordadan yani tam yandan alıyoruz. Makarna pişireyim dedim, vaz geçtim, ha bire sallanıyor ocak. İyice sersem gibi hissetmeye başladım kendimi. Bir şeyler atıştırıp yatmak istiyorum.
23:00
Kediler de mızırdanmaya başladı. İki aydır denizdeyiz, ilk defa bu kadar huzursuz görüyorum onları. Hep salondaki koltukta uyurlardı, şimdi bizim yataktan ayrılmak istemiyorlar. Ne yapalım, bir arada atlatacağız bu geceyi artık.
03:00
Gözüme bir damla uyku girmedi. Sallanmaktan sersem gibi oldum. Şöyle bir parça uyusam ne güzel olacak.
05:30
Tam içim geçmişti, kedimiz Nohut’un patisiyle uyandım. Ne oluyor demeden iki patisiyle birden yüzüme vurmaya başladı. Çok gergin görünüyor. Belli ki o da uyumamış. Diğer kedimiz Azman ise ters ters bakıyor yatağın ucundan bana. Haydi gidelim buradan der gibi halleri var. Hakan da gözünü açtı, ilk lafı “doğru düzgün uyuyamadım, demiri toplayıp kaçalım buradan” oldu.
06:00
Göcek’e doğru yola çıktık. Önümüzde gökyüzü kırmızı ve turuncunun akıl almaz tonlarıyla bezenmiş bize yol gösteriyor ve sanki “Gelin, siz de bu kutlamaya katılın” diye sesleniyor. Birazdan güneş doğacak. Deniz dümdüz, rüzgar yok denecek kadar az, ister istemez motor seyri yapıyoruz. Kediler derin bir uykuya daldı. Biz de sırayla uyuyacağız Hakan’la. Hele bir güneşi doğuralım, sonrası sadece gözlerini kapamaya bakıyor. Ötesi ise deniz kokusu, kedi mırıltısı ve rüzgarın okşayışları içinde cennete yolculuk…
28 Temmuz 2018